12 Ağustos, 2007

forgive me father for i have sinned:

zeytinyağı ve suyun birbirinden ayrılması gibi bariz bir duygusal değer gerektirirken sosy(e)allenmek, birden çok bilinmeyenli denklemleri çözme uzmanı oldum, üçlü çıkarmalarla çapraz sağlamalar yaparak. merkez kaç kuvvetinin yutan elemandan etkilenmemesi bir yana, doksansekiz-doksandokuz-yüz-önüm-arkam-sağım-solum-sobe diye bağır-çağırırken ebe, saklandığımız duvar önümüzden puff diye yok olup gider olmuş. tavşan kaç grubuna katılacak olsak, artık düşüp kalkmak rahat gelir olmuş. çocukken uyumadığımız öğle uykuları burnumuzda tüterken insan(sız)lık kaosunun göbeğinde, Alice'in harikalar diyarında bize yol göstermek için bekleyen tavşanın cep saatinin tik-taklarını Charlie'nin fabrikasındaki çikolata şelalesi misali kanımıza karıştırmış ve "akşam olsa da yatsak" ruh halimizi tuzla buz etmiştir artık. gözümden akarsa çok özleyeceğim ve yüksek ihtimaller duvarını fersah fersah aşıp yenisini bulamayacağım bu son damla uykumda seninle ilgili yalnızca-üç-yüz-milyon tilki iki ileri bir geri mehter takımı eşliğinde dolanmakta hücrelerimde. senin yüzünden ve senin için kendimden geriye dönüşlerim oluyor bu aralar. bin-bir-gece-masallarında bile bahsi geçmeyen you-know-who karakterleri yaratıp, dövüştürüp, zafere koşuyorum. dünyanın reel olmayan m(ay) uydusu dolaylarında seyrederken, ruhumu bir www cehennemine rehin(e) bırakıp ısmarladığım "zımbırtı" gelemedikçe, kendimi daha da bir beş-para-etmez hissetmekten a-lı-ko-ya-mı-yo-rum. korku ve kaygılarım beni bir zamanlar bildiğim bir hikayedeki ece gibi erlik han'a tapınmam için karanlık tarafa çekmeye çalışsa da, ben kendime yenilmeye pek niyet etmiyorum. bana, ayar ayar gerçeğini sunmak istediğin altın kaplama düşlerin peşinden gitmek yara(ı)şır. ucu bucağı olmayan bu kör karanlık tünele senin biletini kesmişler ancak. kapıdaki güvenlik bir galatasaray-fenerbahçe maçındakinden daha katı ve hiçbir müsama gösterilmiyor. buraya kadar eşliğim sana. ışığı gördüğün yerde yeniden tenlerimiz bir olacak diye hummalı umu(l)t(u)lar içindeyim ve fakat-ama-zira başını avuçları arasına almış, küçük ve savunmasız bir çocuk gibi karşıma geçmiş defalarca özür dilediğini söyleyen sen beni her türlü duygusal ve kimyasal ve vücutsal ve ruhsal karışıma yöneltmektesin. en çok öfkemi ayırabiliyorum bunca data arasından. benden dilediğin özrü ancak ve ancak sana verdiğim bu kalbe zarar getirmeden tünelden çıkabilirsen kabul edebilirim. olmazsa da, başımın-gözümün-gönlümün sadakası olsun, varsın ölsün.
senden önemli mi allah'ını seversen..

Hiç yorum yok: