29 Ocak, 2009

poll

i cant decide which one to go with!?

1


2


3


4

yeah!

NOBODY can teach me who 
I AM

on the subject of "happiness"

"if you want to buy happiness, you are much better off buying an experience rather than a thing. that's because a thing; like a car, new clothes, or cool gadget will always wear down, break down over time, while an experience, like going to Galapagos, or a great concert, will only improve over time. you'll always have it (Paris, bunjee jumping, that meal) forever. in the long run, an experience delivers more happiness per dollar. oh, and warm puppies and children are experiences, not things."

me too





happiness, by goldfrapp

here's what she says:

"join our group and you will find harmony and peace of mind,
make you better, we're here to welcome you.
we're all on a journey to finding the real inner you,
make you better (make you better), we're here to welcome you.

time stops still, when you've lost life,
happiness - how did you get to be
happiness - how did you get to find
love, real love, love, love, love

footing in the magic world, donate all your money,
we'll make it better (make it better), we're here to welcome you.
we can see a troubled soul, give us all your money,
we'll make it better (make it better), we're here to welcome you.

time stops still when you've lost life,
happiness - how did you get to be
happiness - how did you get to find
love, real love, love, love, love

we'll be swimming in the sea of wisdom and serenity,
make you better

happiness - how did you get to be
happiness - how did you get to find
love, real love, love, love, love"
----

&
she makes me happy!

28 Ocak, 2009

merhaba&hello&hallo&bonjour&ciao&hola

i have finally updated my blog and will begin posting again..
hooray!!

06 Ocak, 2009

what IS normal?

you make me crazy, jealous and paranoid. but i guess that's only normal when inlove. 
crazy: i can do anything, even the furthest distance seems much much closer.
jealous: well that's only when i cannot share you with anything/anybody else.
paranoid, is the word when, i think i'll die if i lose you.
true facts.
but at the end, if the other person has none of the above symptoms. than they're bored and they feel suffocated by your symptomatic actions and reactions.
then it's a pity.
true fact. 

05 Ocak, 2009

i used to spend my days sitting around, waiting for you. 
and now, i'm just sitting around..

-suz, luk

umutsuzluğumun kaynağı, beni bu noktaya getirmiş olan beklentilerim belki de.. mümkün olan her anını birisiyle geçirmek istemek, ama önemsediğin kadar öenmsenmemek karşılığında. belki de ifadesizdir diye ötelediğinde şeytanı, daha kırıcı tavırlarla sergilenmesi beraber olma arzusunun. ümitsizce çırpındığında çıplaklığa, ellerinin arasından kayıp gitmiştir çarpan kapının ardında.. şimdi dönüp bakıyorum. ölümüne sevmişim. yetinememişim. her anımı senle geçireceğim diye, sen de aynısnı istememişsin diye, farketmeden çok sıkmışım seni, hakkını yemişim.. eğer bir gün yeniden sen de hiç istemediğin kadar istemeye başlarsan her anını benle doldurmayı, umarım aramıza kimseler girmiş olmaz..

02 Ocak, 2009

ikinci bir çift laf

insanlar, senin onlara verdiğin kadar yer verirler sana hayatlarında. ben, bu güne kadar herkese kocaman yerler açtım. aynı şekilde kocaman yerler parselledim kendime. en azından öyle yaptığımı sanmışım. yazık. yersiz, yurtsuzmuşum meğer. 

01 Ocak, 2009

sıfırbirsıfırbirsıfırdokuz

yeni yıla nasıl girersek öyle geçermiş bütün yıl. fuck! yalnızca ilk 8 dakika güzeldi, ama hiç de öyle devam etmedi, şu ana kadar. üzgün, dargın, kırgın geçen şu son 24 saat, senden nefret ediyorum. 
sus denildi, sustum. gel denildi, geldim. git denildi, gittim. bekleme, iste denildi, istedim. alamadım. aradığım o içtenliği, beklediğim sevgiyi bulamadım. belki de hiç "gerçekten" olmamıştı. sinirlendim başta, sonra kendi haline bıraktım, sonra üzüldüm. hala üzgünüm. ben mi beceremedim? yoksa hiç şans mı verilmedi? belki verildi de, ben farketmedim. farkındalık. bunu bana söyleyenin aksine çok da kötü anıları var bende, ama artık yeri ve sırası savıldı. "farkındalık" la düşünerek mi yoksa kafamda kurarak mı var-ıyorum sayım-larıma diye iç geçirdim. sen olsan, hep kendime yaptığımı söylerdin. sence bencilim. sence kıskancım. sence hainim. sence.. sence sen bana bir dolu ikinci şanslar verdin. sence sen bana hep doğru davrandın. sence sen hep haklıydın, hep dürüsttün, hep açıktın. bence sen bana o şansları verdiğinde, hiç "gerçekten" vermedin. vermiş olsaydın, herşeyi sil baştan önüme koymazdın. vermiş olsaydın, hala her yaptığıma, dediğime, yediğime, içtiğime, aynı önyargıyla karışmazdın. bence yapmazdın. ama yaptın. üzgünüm.

...