26 Nisan, 2008

"iç"lik

biraz huzursuz, biraz rahatsız, bazen de nefessiz bir geceydi ama sen değmişsin tenime, farkettirmeden. sabah deniz çok güzeldi. birçok kare kaçırdım ama önemsemiyorum. sen yanımdasın diye.

06 Nisan, 2008

bekleyiş

yıllardır hep geliyorum buraya, arada bir de olsa.. eskiden şu tarafta otururdum ama artık sigara içmiyorum. bazen birileriyle, bazen kitabımla oturdum hep ama kahvem hiç değişmedi. bugün kitabım yok ve yalnızım. etrafta birileri var ama..

herkes gelecek planlarından bahsediyor. bizim de var. benim de var. plan yapmak/hayal kurmak iyi gelir, hayata bağlar insanı. derinlerde bir yerlereyse korkunun tohumlarını bırakır sezdirmeden. -köklerni daha da derinlere doğru genişletiyor göğüs kafesimi zorlayarak. sıkışan nefesim boğarken beni, incitiyorum seni can havliyle. içim çürük kokuyor o sıra. sonra yavaş yavaş iniyor şişkinliğim. sönüyorum. boşalıyorum. sıfırlanıyorum. baştan alıyorum.

ama sen duvarına bir çentik "daha" atmış oluyorsun ve üç yanlış bir doğruyu götür-mü-yor. bugünlük sınıfta kalıyorum. yine de yarın yeni bir gün benim için. ve "biz" giderek silikleşiyoruz.

keyf-i

o en "sevdiğin" reklam jingleı kulağıma çalındı bir vitrine bakarken. dudağımın ucu hareketleniverdi hemen. sonra yol boyu içim kıpır kıpırdı. hüzmelerin arasında uzanırken sen, ben sarı tarlalar üzerinde yükselip alçalıyordum.
stolen smiles turn you into a salt water fountain