10 Kasım, 2007

yetişkin

şu hayatta yet-iş-kin olmak ne garip şey.
o çocukluktaki saflığı, sevimliliği kaybetmek artık. hayatın gerçek yüzünü göstermesi artık. "iş" güç peşinde koşturma hali, "?" kazanmaya çalışma hali, sıkıcılık hali. kelimenin yalın hali ya da, -i, -e, -de, -den hallerinden biri gibi bişey olsa gerek ama ne eksik, ne de fazla. üstelik masumiyetin hak getirdiği bu evrede, çocukken olduğu gibi bize kızıldığında, veya yanlış birşey yaptığımızda olduğu gibi utanıp kızaracağımız yerde, bir de üste çıkmak binbir yalan dolan uydurup bu halimizle gurur duyar oluveriyoruz. ne güzel yetiştirmiş bizi anne-babalarımız - ki bu onların suçuysa eğer - suçu da başkasına atmakta üstümüze olmayan bu aslında yet-mezlik evrsinde. sanırım yet, iş ve kin diye ayırınca bir de yetkin olduğunuzu düşünmüştünüz, bir kez daha aynaya baksak ya hep beraber. benim en sevdiğim heceyse; -kin-. evet, yetişkin olunca, kin duyması tetikleniyor insanın. ve aslında bu hissini bile örtbas etme "yet"isine sahip bir varlık olması, doğasının bir parçası. işte sırf bir dolu "yet(emeyen)-iş(siz)-kin(dar)" (çoğul) olduğumuzdan, herkese için için kin duyuyorum.