28 Aralık, 2008

c'mon everybody

Jingle bell, jingle bell, jingle bell rock
Jingle bells swing and jingle bells ring
Snowing and blowing up bushels of fun
Now the jingle hop has begun.

26 Aralık, 2008

experience

i admit, it was pretty interesting actually..
there were Amish people who lent their houses to people who tried to live like them, and around 4 in the morning the light would turn on so it was time for the Amish people to be taken away to the unknown, and the normal people would be woken up. and then at 11 p.m. the lights would be turned off and a blue or red bulb would lit up to notify the Amish people that it was safe to come in for the night, when the worked around the house, doing their usual businesses. the thing was, the Amish and the regular people were not supposed to meet, so the regular people were put to sleep in some kind of hypnotic trance. one day, i managed to beat the system and stayed awake to meet the Amish people. i was playing cards on the kitchen table when they arrived and the strangest thing happened. one of them walked in and sat beside me. with his mind, he lifted up the glass on the table towards me and it was as if i was looking at the mirror.  i was looking right at my grand mother, and i walked into the image, literally. she was behind a window, so i opened it, my "happy" jumped into my arms right then. it felt so real, stroking her fur between my fingers. grandma gave me a big kiss and told me about that baby that i liked instantly a few years ago was actually her and that was why i felt that strongly about her. but then it was time for the Amish people to go away and when the lights turned on, i was out of the image, snap and back to reality. but it was a spiritual well and on the way i drank martinis with Frank Sinatra.  anyway, then before the regulars woke up, i went into your room, to surprise you, you came right out the shower and you told me i looked cranky and that i should get more sleep. i was feeling something else, as if i was full forever. but we went on to your cousin's fiend's apartment, where i'd been in a previous life, and i could see everything that happened there before so vividly that it was like a funnies video one after the other. you thought i was going mad because i was laughing my ass of to the empty walls. you didn't understand. and it broke my heart.

20 Aralık, 2008

dev kadın, küçük şarkı

küçüğüm, daha çok küçüğüm bu
yüzden bütün hatalarım
övünmem bu yüzden, bu yüzden kendimi
özel, önemli zannetmem
küçüğüm, daha çok küçüğüm bu
yüzden bütün saçmalamam
yenilmem bu yüzden, bu yüzden kendime
hala güvensizliğim

ne kadar az yol almışım, ne kadar az.
yolun başındaymışım meğer
elimde yalandan, kocaman, rengarenk,
geçici, oyuncak zaferler

küçüğüm, daha çok küçüğüm bu
yüzden bütün korkularım
gururum bu yüzden, bu yüzden çocuk
gibi korunmasızlığım
küçüğüm, daha çok küçüğüm bu
yüzden sonsuz endişem
savunmam bu yüzden, bu yüzden bir
küçük iz bırakmak için didinmem

Uzay Heparı Sonsuza!

Uzak ama yakın kadın Zeynep Tunuslu'nun ne zaman önce okuduğum bir röportajından sonra, belki de gerçek aşk buydu demiştim.. Ben mi eskiye çok önem verir oldum, yoksa bağlarımı koparmakta zorlanan bir ben mi kaldım sorularıyla boğşur buldum kendimi. Bence çok önemli bir insandı Uzay, ve ölümü çok ani olmuştu. Olması gereken yerde tutabiliyor muyuz O'nu, hakkını verebiliyor muyuz? Zeynep Cassalini, albümdeki yazısında Dünya'nın bugün çok kötü bir yer olduğunu söylemiş. ne yazık ki kendisine katılmak zorunda hissediyorum kendimi. Bu gün, ne özgürlük gerçek, ne sevgi, ne saygı ne de merhamet. Hatta gerçek bile benim için bazen keskin sınırlarını kaybediyor. Bu yağmurlu sabahın ve Uzay'ın getirdiği duygusallığıma sığınarak sinirleniyorum. Bu albüm için yeterince reklam yapılmadı. Bunu Zeynep'ten mi çıkarmak gerekli? Belki de bu çok acımasızca olur. Ama yeni nesillerin de Uzay'ın büyüklüğünü bilmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Ben, şimdilerde neredeyse hiç Türkçe müzik dinlemeyen ben, seni özlüyorum Uzay Heparı. Huzur içinde yat.

20 Kasım, 2008

without wax

"without wax" is a language riddle. during the renaissance, a marble sculptor who'd made a mistake would patch it up with wax. after a while, "without wax" came to signify anything flawless, pure or true. in spanish, "without wax" is "sin cera"- and that's how we get the word "sincere". 

i now have a new favorite drink

--> Between the Sheets:

1/2 oz. of lemon juice
1/2 oz. of cuban rum
1/2 oz. of cointreau of triple sec
1/2 oz. of grape brandy

*shake well and strain into a glass.

oi oi

içimde kopan fırtınalarda boğulmuş ne zamandır yazmamışım ama bunu yazmadan edemeyeceğime karar verdim..

the ugliest "sweetest" bird:


31 Ekim, 2008

7 glasses for 7 sins for a wine consumer like me..



all is proportional

that is unknown

yeay! its halloween..

i want to dress up like a sophie ellis baxtor video girl and bake pumpkin pie and butternut squash cookies..

welcome

i have missed you my dear blog

14 Ekim, 2008

it.bit.

kavga dövüş
mehter takımı
çok istemek, hiçlik
umur ve umar
öyle, böyle
demedin, dedim
yaptın, yapmadım
dolu, hissiz
olsun, olmamalı

it. bit.
eat, beat.
abur cubur
azar azar
isterim, belki, sevmiyorum.

---

kavram, anlam, veri, özveri, istek, arzu, o, bu, şu karmaşalrı içinde, soruya soruyla karşılık veren ama farklı konularda beklentisizlikle savaşmaya çalışan, alışmış ve kudurmuş ama yabancı ve hatta yavancı bir haller var üzerimde. herkes güneşli, ben kapkara.

sıkıldım ulan.

08 Ekim, 2008

-erme

içimden hep "mixed" berries yemek geliyo
ya da "mixed" tape yapmak
ya da "mixed" people/group kaynaştırması denemek - ki bu daha önce her denemede çaktı -
ayrıca alkolü de "mix"leyip çabucak ve rezil sarhoşluklar yaşamak istiyorum..
sanırım şu aralar içimdeki "ben"lerin "mixed" olmasından kaynaklı bir aş/iş/o/bu/şu-erme durumu bu..

27 Eylül, 2008

untitled..

and for the tiniest moment it's all not true

25 Eylül, 2008

teaching of the day..

A student asked Suzuki Roshi why the Japanese make their teacups so thin and delicate that they break easily. "It's not that they're too delicate," he answered, "but that you don't know how to handle them. You must adjust yourself to the environment, and not vice versa."

... and i quote ...

"-er"

if only i had these my day could have been nice"-er"





hmm.. yummy, ain't it?

22 Eylül, 2008

mein mann

don't you worry my darling,
through the darkest night, 
comes the brightest light,
and for I believe in you,
I see the light that shines,
that is deep inside,
it's who you are.

17 Eylül, 2008

g 2the e

http://www.whatgoogleknows.com/

16 Eylül, 2008

vivienne westwood

it was fullmoon last night, 
and so i howled for a bit. 
now it feels nice. 
and look i found:



nice, isn't it?

15 Eylül, 2008

be nice



today

Happy. If I am happy, I do better work, and I am good to those around me. I owe others to be happy, so I should take the time to do things that make me happy.

13 Eylül, 2008

the summary of: last night & this morning

these days are gone loud enough to hold on
i think about the time we wasted, the years to come
its getting late and i cant call
i think about the time we wasted, my loneliness has slowly grown
i told you not cross the line and leave me with your love for granted
the letters from your broken heart, i think i might have lost them somewhere

don't tell me about your lies & secrets
my love is easy, you are everything i need
now your love is gone and i want it safe and guaranteed
life is such a fine line, looking at the bright side
i think about the time we wasted, for some day i'll be coming too

today is dying on its own and it doesn't matter right or wrong
as long as you are hiding somewhere

even though we've said it all
i would never let us fall with you
hang on to a little chance, you bet, I'm in
if its for better, i would never miss the call

its true..

12 Eylül, 2008

geçmiş zaman

biraz önce gözüm kredi kartı extremdeki taksit ödemelerinden birine takıldı -24 Nisan 08, Mediamarkt - Ümraniye, xx YTL'lik işlemin 5/5 taksidi- ve bir anda anımsadım o halimizi. yıl dönümümüze az kala, ben yine mutsuz, küsmüşüm sana. film seçiyoruz beraber izleyelim diye, hiç konuşmadan. 

..
yazıkmış.

10 Eylül, 2008

today is..

its just one of those days
when you don't wanna wake up
everything is fucked 
everybody sucks
you don't really know why
but want justify
rippin' someones head off
no human contact
and if you interact
your life is on contract
your best bet is to stay away motherfucker
its just one of those days
!!

contradictions

it feels awesome // it feels awful

değişmem için kendi kendimeraktın beni,
bu değişimin çabuk ve iyi olmasını umduk ikimizde 
-ya da en azından ben öyle düşündüm-
kendimle kalınca kök hücreyi buldum
pembe/beyaz doldurdum
-iyi oldu
ama -çabuk?!
her geçen saniye aramızallar koysa da,
herşeye rağmen diyebiliyorum ben..

bugün de sadece "önyargı"larımdan kurtulabildiğimden emin olmak için sordum sana
"önyargı"larımın tam olarak beklediği cevabı aldım
hiç şaşırmadım
biraz üzüldüm
ama kabullendim
bir tutam da inanç borç verirsen
olucam.

teşekkür ederim.

09 Eylül, 2008

i would like you to only be mine
&
i know you cannot be mine only

08 Eylül, 2008

eat me!


Lamm

Rind

Schwein





me-stakes

Dudley Moore
"So would you say you have learnt from your mistakes?"
Peter Cook
"Oh yes, I'm certain I could repeat them exactly"

-or-

in a similar vein, "Ever tried. Ever failed. Not matter. Try again. Fail again. Fail better." said Samuel Beckett. (Worst ward Ho, 1983)

-and better yet-

I've always liked W.C. Fields' more fatalistic update on Beckett:
"If at first you don't succeed, try, try and try again. Then give up. There's no use being a damned fool about it."

2li

biraz önce yine aradın
ve şimdi işimden gücümden düştüm
seni düşünüyorum

bir yanım kıpır kıpır
bir yanım duygusuz, umarsız

...

06 Eylül, 2008

'stay that way'

beni nasıl hissettirdiğinin nedenlerinin, benim kendi nedenlerimin farkında olmadan sana nasıl hissettirdiğimle bağlantılı olduğunu farkettiğimde, bu çok normaldi. kendi nedenlerimin farkına vardığımda, bu normalden çok uzaktı. nereden gelmişler, nasıl olmuşlar, nasıl oraya yerleşmişler.. içimdeki tavan arasını temizlemeye kalktığımdan beri normal kavramım bile değişti. tozlu kutular içerisinde neler neler saklamışım. bulduğumda kimi hüzünden kimi coşkudan ağlattı beni, kimi sinirden kimi mutluluktan güldürdü. 

kendimden kaçmak için kalabalığa karışıp aklımı dağıtmaya çalıştığımda bile kendimle kaldım, ister istemez yüzleştim, çoktan atılmış olması gerekenleri attım, kalması gerekenlerin tozunu alıp güzelce yeniden kaldırdım. 

başımın ağrısı biraz dinmişti ki telefon çaldı - inside, outside baby let your voice come through to me..
ve sesini duydum

teşekkür ederim.
- you made my day -

04 Eylül, 2008

teaching of the day..

i dont need another resolution to feel as though im going somewhere
at times the memories seem to be knocking at my door
ive seen the film a million times it feels like i wrote the storyline
no, i refuse to replay the mistakes that we made yesterday
coz i like tot think im stronger now - a victim of common sense-
the truth is that i know i still confuse the past with the present tense
condensing what we had to a single frame - that sticks in my mind 
and as i try to move on the same image comes back every time

they were yesterdays mistakes
so forgive my selfishness ill be greatfull if you can
and forget my ingratitude you think im twice the girl i am
they say we should forgive but not forget what has gone before
and i refuse to replay the mistakes that we made yesterday

02 Eylül, 2008

y'know

if you gonna be creative, y'know
you're ultimately offering yourself as a sacrifice
a sacrifice of, channeling something, bigger than yourself
and existing at the same time, y'know
being measured upon your words
when you're channelling yourself at higher than your state
is a pre'serious, jump to take on
so, if they truly about, the word
poetry, singing, writing, and drawing and painting
or however it is, then y'know
want us to realize we're here to record ripples of vanity, y'know
ripples of mathematics, that's really what you're dealing with..

01 Eylül, 2008

dedicated to you



i met with you yesterday
we had another one of the same old fights
and we walked apart
but then you texted me
and i...



A lot of things have happened between us lately. It's been really really hard to keep it together and i've nearly lost my mind here and there and i know you have too. I don't know if you still come here and read this but i just wanted you to know something...

How i feel about you hasn't changed through all of this. If anything i love you more deeply than i ever have before. You're the most wonderful person i've ever met and you've touched my life in a way i'll never be able to put into words. When i'm with you i'm happy, when i'm in your arms everything else melts away. You're still the first thing that i think about in the morning and the last thing i think about at night and not a day passes where i don't think about you.

You're such a large part of my life and now that you've stopped being in it i don't know what to do. A huge part of me died and i know it just won't heal. 

i love you today, tomorrow and always.
forever my friend, forever my love 

31 Ağustos, 2008

dream on

günün getirilerini geride bırakarak evime döndüm
anahtarı çevirip kapıyı açarken içimden geçen yalnızlık korkumu nefesle bastırmaya çalışırken abiden bastıran yağmurla beraber içimde birşeylerin akıp gittiğini hissettim
birden bire şimşekler çaktı beynimde
it will be like this when i live in ny all by myself
ve korkumla yüzleşmenin, yazın gelen bu soğuk yağmura karşı bir fincan zencefil çayıyla sevdiğim bir film koyup izlemek olmasına karar verdim

bekle beni ny
seneye sana kavuşacağım

24 Ağustos, 2008

bir-şey

birşey demedin
ama ben kendimi sana soyutladım
birşey demedin
ama ben senin için nefes aldım


birşey demedim
ama hayatımın merkezine indin
birşey demedim
ama oraya geniş geniş yerleştin

birşey demedin
ama çıktın gittin
birşey demedin
ama bıraktığın yer kocaman

birşey demedim
ama en derinden çürümeye başladım
..

10 Haziran, 2008

gün

şimdilik herşey güzel gidiyormuş gibi duruyor
ama mümkün mü
iç gıcıklarım ve huzursuzluklarım muzrluklarımla katlanıyor
bir yerden çekiştirip çizgiyi sıfırlıyorum 
öteki taraf da düzgün
bu defa alttan üstten bozuluyor

sen diyorsun
ben başka şey diyorum
başkası olma kendim ol
böyle çok daha güzelim
aman ne güzellik
hiç de değil

içimden geçen başka
aklıma gelen başka
sinemaya gidesim var ama uykum da var
zamanda asılı kalsam
öyle şarkı bile var

sanal dünya ile gerçek çatışıyor
hepsi malup
ben bitişe gitmeye çabalıyorum
daha başlangıçtan geçemedim

bu gün o gün
geçen sene de bugün bu gündü
ama ne ben buydum ne sen ne de o

3 ve dört değil 
iki adet 3. şahıs var
ikinci 3.şahıstan nefret edemiyorum ama
pek sevdiğim de söylenemez
öyle de değilde
kendimi kendime vurup kötü hissettiriyor
kendi pek bir bokmuş gibi
aslında öyle
bok
bok gibi bok
pis bok

bu da böyle bir travma
yesem de olur yemesem de
içmek istemiyorum ama
sürekli susuyorum
bir de geçmişe gittim bugün
tozlamış biraz
temizlik lazım
ona da üşendim


07 Haziran, 2008

belki de son yazı...

tuttuğumu farketmedim
tuttum tuttum
tutmak istemedim
patladım
patladın
patladık
ağladım
çok ağladım
neredeyse öldüm
bir nefesle kaçırdım
kaybetmeye yüz döndüm
geri çekildim
katılaştım
şekilsiz
şemalsiz
bol fikirli
hiç isteksiz
tatsız ekşisiz
bol acılı


*****

elimi, kolumu, dişimi, tırnağımı, kafamı, gözümü, saçımı, kulağımı-
evimi, yolumu, telefonumu, arabamı-
adımı, soyadımı, bileni, bilmeyeni-
kendimi-
değiştirmek istiyorum.

gitmek istiyorum
bu evden, bu sokaktan, bu mahalleden, bu semtten, bu ilçeden, bu ilden, bu ülkeden, bu dünyadan, bu uzaydan..

zihinlerdeki yemyeşil bir bahçede, gölgelik bir ağaç altında, krem rengi bir elbiseyle, bir hamakta yatıyor olmak iyi gelirdi bana.

20 Mayıs, 2008

singing in shit

Raise your voices brothers, give praise to the great 'Guin
Who put songs in our hearts

You might make a different song, yes that's right it's true
That don't make anybody more or less as good as you
If you can't feel the music that's all you really need
Then turn this party all the way out
Good time guaranteed

Everybody get up
Clap your hands and dance to the beat
Whatever you do little darlin' it's cool
Just get up out your seat
And wave your flag because everybody plays a part
One world united singing the song of the heart

Look ... everybody makes mistakes
Oh yeah, not one or two (right!)
But that don't make the dirty little things they say about you true
(You tell 'em!)
Step aside little babies and watch me do my thing
I don't even need a good reason to do this
Listen to me sing

Everybody get up
Clap your hands and show them what you got
Tonight we gonna jam from now until eternity
Don't you stop - make it hot oh!
And wave your flag because everybody plays a part
One world united singing this song of the heart

Come on!
Watch me now!

Oh, I don't care what the people say
This is my life
I just got to like that okay (okay?)
They can go fly their momma's kite
Hooray!

(spoken)
We can be together if we all do our part
I’ll let you if you let me sing the song of my heart
We can be together if we all do our part
I’ll let you if you let me sing the song

(we got it!)
All right I'm going to tell you one more time
Listen ...
Unh

One world
One world
One world united
Singin’ a song
Singin’ a song
Singin’ a, singin’ a, singin’ a, singin’ a song of the heart

Feel me? Oh yeah!
Feel me? Keep singing!
You do you
I do me
Whateva! Get going y'all!
The song of the heart

17 Mayıs, 2008

istenmeyen

kadın, ölüm döşeğindeki kocasına bıçak çektikten sonra gülerek birbirlerini sevdiklerini söylerler ve kadın yatağa oturup, başını adamın göğsüne dayar..

oysaki değişimin değişmeyen tek şey olduğunu savunan insanlar, dar kafalı ve önyargılı tavırlar takınıp, okuduklarını varsaydığımız iki satırı gösteriş yapabilmek adına süs olarak kullanırlarmış meğer..

kendi tatminleri için, insanları, varolmadıkları şekillerdeymiş gibi inandırmaya çalışırken kendilerini kandırmayı da ihmal etmemişler anlaşılan ki bu "superman" görünümünün altındaki iki-yüzlülük ve şahsiyetsizlik kendilerini dönüp dolaşıp buluyor..

bundan sonra .. ne hadlerine!

26 Nisan, 2008

"iç"lik

biraz huzursuz, biraz rahatsız, bazen de nefessiz bir geceydi ama sen değmişsin tenime, farkettirmeden. sabah deniz çok güzeldi. birçok kare kaçırdım ama önemsemiyorum. sen yanımdasın diye.

06 Nisan, 2008

bekleyiş

yıllardır hep geliyorum buraya, arada bir de olsa.. eskiden şu tarafta otururdum ama artık sigara içmiyorum. bazen birileriyle, bazen kitabımla oturdum hep ama kahvem hiç değişmedi. bugün kitabım yok ve yalnızım. etrafta birileri var ama..

herkes gelecek planlarından bahsediyor. bizim de var. benim de var. plan yapmak/hayal kurmak iyi gelir, hayata bağlar insanı. derinlerde bir yerlereyse korkunun tohumlarını bırakır sezdirmeden. -köklerni daha da derinlere doğru genişletiyor göğüs kafesimi zorlayarak. sıkışan nefesim boğarken beni, incitiyorum seni can havliyle. içim çürük kokuyor o sıra. sonra yavaş yavaş iniyor şişkinliğim. sönüyorum. boşalıyorum. sıfırlanıyorum. baştan alıyorum.

ama sen duvarına bir çentik "daha" atmış oluyorsun ve üç yanlış bir doğruyu götür-mü-yor. bugünlük sınıfta kalıyorum. yine de yarın yeni bir gün benim için. ve "biz" giderek silikleşiyoruz.

keyf-i

o en "sevdiğin" reklam jingleı kulağıma çalındı bir vitrine bakarken. dudağımın ucu hareketleniverdi hemen. sonra yol boyu içim kıpır kıpırdı. hüzmelerin arasında uzanırken sen, ben sarı tarlalar üzerinde yükselip alçalıyordum.
stolen smiles turn you into a salt water fountain

27 Mart, 2008

as the moon went down..

it was around 4 am when i got to thinking that the;
things we keep -- gives us our sweet memories
things we keep inside -- gives us cancer/ulcer

the things i keep tend to remind me of the good and the bad times but its all for my sake in the end. but the things i keep inside, not because i cannot tell you, but because i dont want to, the littlest worries and itsy bitsy bothers that will make you pity me.

then i dealt my cards and played around a little. it didnt work out as thought it would so i gave up on it after a while. my ambition was rasped. instead i felt angry and empty. some time passed. i got bored. i dealt them again. this time i got it all right.

isnt it funny..

14 Şubat, 2008

-miş(iz), -muş(uz)

1,5da dikkat diyolar daha 1 olmadan. üstüne bas bas basılmasına rağmen farkında olmadan yaptıklarım listesi almış başını giderken ben hala aynada farkındalığımla (d)övünüyorum sahte sahte. aşkın 3 altın kuralı, ömrü, şekli, tadı, kokusu diye dır dır dırlıyolar kafamın içine ıvırı zıvırı ama ben göz(ümü) yumunca 2 dirhem 1 çekirdek karşımda duruyor dikiş izleri ve nasırlarıyla.. rutin-in tükettiği dikkat/özveri/sabır gibi azınlıklar, reelde ayaklanmış saldırıyor. diğer - de kendini kendine kanıtlama çabası..
yine yumdum gözümü: şeytan dürtmüş (iyiki), elim/yüzüm kaymış, gökten 3 elma düşmüş, bitişler başlamış başlangıçlar bitmiş, döngü kısır olmuş, sevgi baki kalmış.. masal uyanmış, gerçek olmuş, anlatan yokmuş, ben "piç"mişim..

---

üşüsem - sarılsan,
yatsam - sarılsan,
ağlasam - sarılsan,
yıkansam - sarılsan,
doysam - sarılsan,
insem - sarılsan,
gelsem

- sarılsan..

09 Şubat, 2008

ikikereiki:dört

iki satır yazının bir anlamı yok-muş.
iki satır söz-e -de ben güvenmiyorum.

08 Şubat, 2008

vs. (2)

mutlu(mu)yum!?
olmam gereken yerde kendimi 5000lik yap-boza veriyorum, kayboluyorum.. yanılsama yükseliyor, zaman hızlanıyor, verimlilik azalıyor.. Amanos dağları vs. Nur Anamur, ilkokul 2den beri beyin hücrelerimi yok yere kaplıyorlar ve bu bana oran-orantı formülünü anımsattıkça mutsuzluk kat sayım doğru orantılı olarak artıyor..
şu sıralar eksikler listelerim var. bir türlü "check" atıp kurtulamadığım onlarca maddeden oluşan.. aslında epey basit konular ama kedimi kaça bölsem altından kalkarım hesabım bir türlü çarşıyı tutmuyor. zaten asıl sorunum eşşek yüküyle fazlalığım.. nasıl atsam, kime satsam..?
iyisi mi ben biraz daha yap-boz yapsam..

27 Ocak, 2008

vision

13 Ocak, 2008

12 Ocak, 2008

note: